1. YAZARLAR

  2. Sami Özuslu

  3. ZEYTİNLİ BALIK TATİLİ
Sami Özuslu

Sami Özuslu

ZEYTİNLİ BALIK TATİLİ

A+A-

Oldukça uzun bir zaman olmuştu ‘ara’ vermeyeli… En az bir yıldır ‘tatil’ yapmıyordum. Geçen hafta –nihayet- bir haftalık ‘uzun’ bir mola verdim.

Gazeteci için ‘tatil’ “gündemden kopmak, haberlerden uzak durmak, memleketin ve dünyanın dertleriyle ilgilenmekten bir süreliğine vazgeçmek” anlamına geliyor. ‘Fişi çekmek’ diye de tabir edilir bazen bu durum ve kesinlikle öyle yapılması lazımdır. Aksi halde ‘tatil’ bir işe yaramayabilir.

Fiziken de yorgunluk var elbette ama asıl mesele ruhsal yorgunlukta…

Dünyanın bu kendi küçük ama dertleri büyük adasında yaşayıp da ruhun dingin kalabilmesi mümkün mü?

Değil!..

Dolayısıyla herkes gergin, herkes yorgun, herkes kaygılı, herkes endişeli, herkes bir şekilde sıkıntılı…

İşte bu sıkıntılardan, gerginlikten, kaygılardan, endişelerden uzak durmak için zaman zaman o ‘fişi çekme’ler işe yarayabiliyor.

Etkisi öyle çok uzun süremiyor maalesef ama olsun, birkaç gün de olsa buna değer.

***

‘Tatil’de ne yaptım?

“Önce Bahama adalarına gittim. Sonra oradan sıkıldım, Uzakdoğu’ya uçtum. Vur patlasın, çal oynasın misali günler, geceler geçirdim” dermişim!..

Yok, zaten öyle hayallerim hiç olmadı. O tür ‘tatil’lerden hoşlanmam pek.

Yurt dışına gitmek, farklı ülkeleri ve kültürleri tanımak güzel de, meşhur tatil destinasyonları açmaz beni…

Şöyle bir Latin Amerika seyahati olabilse, yok demem mesela… Küba başta olmak üzere birçok Güney ve Orta Amerika ülkesinde olmak isterim. Maya ve İnka kültürleri, Kızılderili yaşamı ilgimi çeker.

Lakin kolay değil oralara gitmek… Pandemi de üzerine ot dikti zaten… Bırakın Peru’yu, Şili’yi, Meksika’yı, en yakınlara bile uçmak hayal oldu.

Sadece Covid-19 değil kabahatli… Bakın, Türk Lirası ne halde!..

İşte ‘gündem’e dönüş başladı bile…

Dedim ya, ‘tatil’ etkisi uzun sür(e)miyor bu ülkede…

***

Lafın kısası Karayipler, Uzakdoğu ya da Latin Amerika ülkeleri yerine ‘kendi köyümün yağmurları’na sığındım bu kısa molada… Lakin yağmur da yağmadı. Öyle olunca ‘kendi köyümün zeytinleri’ne yöneldim bir hafta boyunca… Bir de ‘kendi denizimizin balıkları’na…

Sabahları zeytin topladık aile bireyleriyle, keyifle… Zeytinler de ‘kuraklık’tan nasibini almış tabii… Yağmur yüzü görmeyince hasat değilse de verim düştü haliyle… ‘Yetilemedi’ zeytinlerin çoğu henüz…

Öğleden sonraları da ver elini deniz kıyıları… ‘Deniz kıyıları’ derken, şimdilik ‘işgal’ edilmemiş olanlardan bahsediyorum. Henüz betonlaştırılmamış, askeri bölgede olmayan, özel mülk ilan edilmemiş birkaç kıyı parçası hepi topu…

İşte oralarda şaire kanıp ‘Balıklar çıkacak yoluma karşıcı’ sanıp ‘Sevineceğim’ zamanlar geçirdim.

Az balık ama bol oksijen, bol iyot terapi oldu, keyif verdi. Zaten ‘balık bahane’, kendisi de biliyor bunu!..

Bilmese ne olacak ki? Zaten ‘hafızası’ da ‘balık’ değil mi?

***

“Acaba” diyorum, “Bizim hafızamız da balıklar gibi olsaydı, hayat daha kolay mı gelirdi bize?”

‘Biliyor’ ve ‘hatırlıyor’ olmak değil mi stresin temeli?

Bilmeyen, hatırlamayan kimse sıkıntıya girmez herhalde…

Fena mı olurdu yani dövizdeki tırmanışı unutmak? TL’nin ‘en zibil para birimleri’ listesinde yer aldığını bilmemek? Gelir düzeyinin her an azaldığından bihaber olmak?

Unutmak trafik kazalarını, ölümleri, yaralananları, o felaketleri, acıları, gözyaşlarını… Düşünmemek, bilmemek, anlamamak yolların acizliğini, kazalara davetiye çıkaran hallerini…

Seçime yapılan müdahaleleri hatırlamamak, demokrasicilik oyunu oynandığını fark etmemek, çıkarcıların kılıktan kılığa girişlerinden habersiz olmak…

‘Tatil’deki Ayşe’nin şimdi de ‘pikniğe gidiyor’ olduğunu duymamak, görmemek, duymamak, anlamamak, bilmemek…

Galiba ‘zeytinlik balık tatili’nden de etkilisi bu…

Lakin ‘tatil’ bitti!..

Bu yazı toplam 1523 defa okunmuştur.
Önceki ve Sonraki Yazılar