ZİYADESİYLE !..
“Hükümet tavrı” diye bir refleks var.
Kim gelse, kolay kolay değişmez.
Çünkü “ateş kes” koşullarının dayattığı gerçekler farklıdır.
Hükümetten fazla hükümettir kimileri!
“İlahiyat Koleji” böyle bir dayatmadır.
Gerekli ya da gereksiz sorgulaması yapmıyorum.
Belki de olmalıdır, ihtiyaçtır.
Ama “karar” burada verilmemiştir.
Eğitim Bakanı “haberim yok” demiş, Başbakan “bu nereden çıktı” diye hayıflanmış ancak kurdelesi kesilmiştir.
Kermiya yoluna dikilen bayraklar örneğin!
“Karşılama Havası” olarak derin bir projedir!
Partilerin “seçim” ya da “hükümet” programlarına hiç girmemiş dünya kadar uygulama vardır ki, sonrasında dokunulmaz!
* * *
“Muhaceret Yasası” da işte böyledir.
Kimin hükümete geldiği fark etmez.
Uygulanmaz!
Hepimizin bildiği “gizli el” devrededir.
* * *
Bunu sordum, bakana…
“Yetki polistedir” dedi.
Peki polise kim talimat verecek?
Bir suskunluk çöktü!
* * *
İŞ gelir “garantör”e kadar uzanır ya!
Mesele zor.
Şimdi haddimi aşsam ve komutana desem ki, Muhaceret Yasası var, bir açınız, okuyunuz paşam ve polis müdürüne de deyiniz ki, “koçum, şu yasayı uygulasana…”
Ne olacak söyleyeyim.
Ertesi gün, Hürriyet manşetinden verecek: Türkleri ülkeye sokmuyorlar.
“Kıbrıs İşleri’nden Sorumlu Bakan” Anadolu Ajansı’na konuşacak:
“Bundan ziyadesiyle üzüntü duydum. Meselenin çözüleceğini söylediler, iktifa etmiş oldum."
* * *
Ne dedi geçen gün hakim, “Turist gelen turist gibi davranacak…”
Çünkü “haraç çetesi” olarak gelmişlerdi, “turist” vizesiyle!
Irkçı mı şimdi bu hakim?
Memlekete girişler denetimsiz, kontrolsüz, laçka dediğiniz zaman size “ırkçılık” damgası vuran yeni de bir akım yükseliyor çünkü…
“Bu memlekette, bazı işler değişmez, değiştirilemez” demek yerine.
Ama mesela Kıbrıslı bir ekonomisti Merkez Bankası’na başkan, orduya komutan, Sivil Savunma’ya “baş” yapmayanlara, “Yahu siz ırkçı mısınız nesiniz” denmiyor.
* * *
Turist gelen turist gibi davranacak!
“Ateşkes” de adı gibi.
Yani öyle “barış” varmış havasında olmayacak (!)
Hükümetler de nihayetinde ateşkes koşullarında hükümet…
Ziyadesiyle…
Seçimin en güzel fotoğrafı
YEREL seçimlerden geriye aklımda çok güzel bir fotoğraf kaldı.
Lefkoşa adaylarının BRT stüdyosundaki o güleç yüzleri...
Onca entrikanın yaşandığı bir seçim atmosferinin ardından altı başkan adayının gülüşü, samimiyeti, sıcaklığı gerçekten de umut vericiydi.
İki nedenle...
Son senelerde “adayların bir araya gelmemesi” gibi bir hastalık var.
Televizyon ekranlarında “rakipler” ile yan yana gelmekten kaçmak, Derviş Eroğlu’nun başlattığı mahcup bir “stratejiydi...”
Özgürgün de bunu sürdürdü.
Gördük ki, bu “hastalık” belediye başkan adaylarına da yansımış.
Medeniyetten uzak bir duruştur bu... Fikir üzerinden siyasete, açıklığa, şeffaflığa ihanettir.
İşte bu nedenle, altı adayın buluştuğu fotoğrafı sevdim.
Bir de uzun senelerdir gelişen şöyle bir “köhne muhalefet” tavrı var!
“Kötülemek” ile “eleştirmek” birbirine karıştırılıyor.
Eleştirmek, çözüme dair önermeleri de içerir, denetleyici ve yapıcı bir sorgudur!
“Kötülemek” ise ucuzdur, hayatı iyileştirmez, yarını aydınlatmaz.
“Bir ötekini en iyi kötülemek” gibi bir meziyet olamaz.
İşi gücü “kötülemek” olan bir yönetici ne işe yarar?
İnsanların beklentilerini yükseltmeden, hayallerini büyütmeden, hayatımıza yeni vizyonlar katmadan “mevcudu” kötülemekle bir yere varılmıyor.
Umarım, anlaşılır.
20 milyonda 1
“Haftanın haberi” diyeceğim.
Kimileri ciddiye alacak!
“20 milyonda bir görülen bir hastalık nedeniyle penissiz dünyaya gelen Andrew Wardle’a biyonik penis takıldı. 44 yaşındaki Wardle, penisin içindeki havanın boşalması için 10 gün ereksiyonda
bekleyecek.”
...
44 seneden sonra 10 güncük bekler insan! Ve hatta “havası hiç boşalmasın” dahi der, belki...
Notçuklarım
- DİPLOMA törenlerindeki ‘havai fişekler’ kadar havalı olsa keşke, eğitimin kendisi de...
- “Her apartman dairesi için bir araçlık park yeri” kuralı gerçekçi değildir! O nedenle apartmanların önünde tam bir kaos vardır.
- Hiç sormadım, neydi başka elbiseler içinde bulduğun /
aynı askıyla dolaba kaldırılan iki güzel yelektik biz /
güveye benzer bir şey oldu suskunluğun!
Küçük İskender
(Genç yaşta kanserle mücadelesini okudum... Umarım, yüreği gibi kocaman direnir)
- İŞ KAZALARI 'utana sıkıla' önlemlerle engellenemez.
HENÜZ denetimlerde "kusurlu" iş yerlerini açıklamaya dahi korkuyoruz! ÖLENLERİN ismi açık oysa!
Kimi koruyoruz?
- İnsanlığın düşmanlarına dair son listem:
- Mülkiyet
- Milliyet
- Kibir
Bu derede, bu bulutun gölgesi,
Yalnızca bir anlıktır.
Bir daha tekrarlanmaz asla.
Yusuf Hayaloğlu