1. HABERLER

  2. DERGİLER

  3. Zorunlu korsan kasetçilik!
Zorunlu korsan kasetçilik!

Zorunlu korsan kasetçilik!

Zorunlu korsan kasetçilik!

A+A-

 

Stella Aciman

Eminim benim gibi birçoğunuzun da yolu, Ortaköy’de bulunan Flash Kasetçiliğe düşmüştür. Bir yazar olarak her ne kadar korsan kitaplara, Cd ve Dvd’lere karşı olsam da, burada başka seçeneğim olmadığı için çoğunluğa uymak zorunda kalıyorum. O dükkâna her girdiğimde alışverişimi yapıp hemen çıkamıyorum. İllaki çalışan çocuklarla sohbet ediyor, Alkın’la dertleşiyorum. Her şeyden önce ona güveniyorum, tıpkı orada çalışan çocuklar gibi. O içimizden biri… Gönlünü işine vermiş, bu bozuk ekonomiye var gücüyle direnen biri.

Kendinizi tanıtır mısınız?
Ben Alkın Haslıel, Flash Kasetçiliğin direktörüyüm. 1988 yılından itibaren bu işin içindeyim. Kasetçiliğin Kıbrıs’ta daha da eski bir tarihi var. Bu iş müzik kasetçiliğinden geldi, video kasetçiliğe yansıdı ve devam etti.

Dükkânın ismi o dönemlerden mi kaldı?
Evet, kasetçilik kalmadı ama bizim bir sembolümüz ve markamız olarak kaldı.

TEKNOLOJİ VE KASETÇİLİK

O dönemlerde çok fazla kasetçi ve videocu var mıydı?
Evet, bu işi yapan çok yer vardı ama ben işimi ve insanları çok sevdiğim için bugüne kadar direnebildim. Diğerlerinin çoğu kapandı. Onlar kapatırken biz ve birkaç dükkân ayakta kaldık. Kapatanlar oldukça bize bir yığılma başladı o tarihlerde. Böylelikle Flash Kasetçilik adını duyurmuş oldu.

Günümüze dönersek…
Açıkçası eskisi gibi yoğun değiliz şimdilerde çünkü teknoloji çok gelişti. İnsanlar artık evindeki bilgisayardan istediği müziği, filmi rahatlıkla indirip seyredebiliyor ve dinleyebiliyor. Biz de bu yüzden ağırlığı elektronik eşya satışına vermeye başladık. Dolayısıyla şu an bu piyasada direnebilmemizin sebebi bu elektronik satışından dolayıdır.

Yani CD veya DVD satışıyla bu dükkânı döndüremez misiniz?
Dükkânı döndürebiliriz ama bu kadar personeli barındıramayız.

Piyasanın durumu nedir şu anda?
Piyasa giderek daralıyor diyebilirim. Bu daralmaya rağmen çalışıyoruz ama giderek sıkışıyoruz tabii ki.

PAYLAŞMAK

Bir zamanlar eşinize dostunuza veresiye bir malı verebiliyordunuz ama geri ödenmeyen alacaklardan dolayı çok zor duruma düştüğünüzü biliyorum.
Biz insanlarla dayanışmaya, paylaşmaya,  kardeşçe bir şeyler yaşamaya, iki kazandıysak birini dağıtmaya alışmıştık. Ben insanların tümünü seven biriyim. Bu kişilik geçmişten bugüne taşıdı beni. Biri benden bir şey istediğinde, “tamam al, beş liranın yarısını ver, kalanı kendi bütçene göre ayarlar, verirsin” derdim ve sorun olmazdı. Ama senin 1000 TL. borcun varsa ve senin peşinde bir takım kurumlar koştururken sağa sola 50-100 TL verme durumun olamıyor. Birilerinin geçmişten kalan bir borcu varsa ona,”kardeş ben çok sıkıştım, bana olan borcunu vermeye başlama şansın var mı” dediğin zaman o kişilerin yok olduğunu görüyorum. Dükkânımıza bir daha gelmiyor, yolunu değiştiriyor, arayıp, sormuyor. Müşterimiz olmuyor artık ama borcu kalıyor. 

İnsanların huyları mı değişti?
Hayır, değişmedi. Kısmen ortama ayak uydurmak isteğiyle biraz değişmiş olabilirler ama muhtemelen coğrafyamızın içinde bulunmuş olduğu ekonomik sorunlardan, alıştırılmış olduğumuz bolluktan kısıtlamalar olduğunu düşünüyorum. Bu kısıtlamalardan dolayı insanlar her ay on alıp harcamalarını rahat yaparken, bir anda daha az kazanmaya başladılar. İnsanlar bol bol harcamaya alışmış ama artık yapamıyor. Bu defa parasıyla alacağına borçlanarak yapıyor ve borcunu ödeyemiyor. Tabii kimilerinde de borç yapıp ödememek alışkanlık halindedir. O kişiler de hemen ekonomik sorunun arkasına sığınırlar.

Biraz telif yasasından söz edelim…
Şu an bir telif yasamız yok; geçmiş hükümetler döneminde bandrol, barkod yasası getirelim, sanatçıları koruyalım adı altında bir girişim olmuştu. Bu yasa girerse ne olur; Ben dükkânımda film ve müzik CD’si kopyalamayacağım. Ben bunu yaptığım anda şu anda dükkânımda topluma kazandırılması şart olan -ki bu kişilerden bir tanesi 17 yıl diğeri ise 15 yıldır, bir diğeri de 8 yıldır yanımda çalışıyor-çocukları artık barındıramam. Bir arkadaşım bana, “herkes işine göre adam alıyor, sen ise o kişiye göre iş yaratıyorsun” der. Öncelikle bu kardeşlerimiz ve iki kişi daha işten çıkmak zorunda kalacaklar.  Şu an sekiz kişilik bir ekibiz. Sonuçta bir ben, bir de muhtemelen eşim kalacak dükkânda.

“GEL BİZİMLE TAKIL”
 

Neden?
Çünkü şu an müzik, film CD’leri, okullarımızın CD’leri ve filmleri vb. gibi geniş kapsamlı işler korsan olacağı için tamamıyla yasaklanmış olacak. Haliyle dükkânımda orijinal CD ve DVD satılacak. Bunları birilerinin üretmesi gerekmeyeceği için birilerinin de çalışmasına gerek kalmayacak. Zaten çalışsa da o kişinin maaşını ödeme şansım olamayacak. Üç tane CD’yi ve DVD’yi 10 TL’ye alma 5 TL’ye değişme şansınız varken, 50 TL’ ye bir filmi satın alacaksanız ve değiştiremeyeceksiniz. Tüketici olarak düşünün artık. Bu benim açımdan böyle; diğer taraftan toplumu düşünün. Dört kişilik bir aile ekonomik sorunların yaşandığı bu dönemde dükkâna gelir ve iki film ve iki müzik CD’si alır ve 15 TL verir. Aile o hafta sonunu 15 liralık bir alışverişle motive eder. Yani bu işin yasası çıkacaksa öncelikle internetlere dur demeleri lazım. Diğer türlü bu yasa çıksa da bir anlamı olmaz. Şu anda bu ülkede bu sektörden beslenen yüzlerce insan var. Ben burada korsanı savunmuyorum, keşke hepimize bu ülkede iş yapabileceğimiz farklı sektörlere geçiş imkânı sağlanabilse de biz bu işi bırakabilsek.

Biraz da topluma kazandırmaya çalıştığınız personelinizden söz eder misiniz?
Bir tanesini sokaklardan topluyordum, evine götürüyordum. Derken dükkânıma alıştırdım. Çok akıllı, nazik bir çocuktur. İş yapmaya, insanların arasına karışmaya, sosyalleşmeye ve “ben kendimi buldum” diyene kadar. Bir diğeri ise hiçbir işte bir aydan fazla barınamıyordu. Sürekli haksızlığa uğramış, alaya ve kavgaya maruz kalmış. Bizim dükkânımızda hayat buldu, bizimle yaşadı aile oldu, müşterimizle güzel diyaloglar kurdu. Burası aslında bir işyerinden çok bir okul… Bir çocuğumuzun yazısını geliştirdim burada 10 yılda. Bir diğerinin ayakları tutmaz, onu arkamızdaki arazide göğe bakarken buldum. Uzun süre izledim, baktım hiç gözünü ayırmadan göğe bakıyor. Yanına gittim, “abim nereye bakıyorsun, nedir aradığın?” diye sordum. “Bilmem abi, dururum burada, bir arkadaş gelecekti ama o da gelmedi” dedi. “Bilgisayardan anlar mısın?” diye sordum. “Anlarım abi” dedi. “Gel sen bizimle takıl, belki mutlu olursun” dedim. Çocuk şimdi dört aydır bizimle mutlu şekilde çalışıyor. Bir diğeri öksüz, 28 yıldır benimle beraber. Olay para değil… Bu çocukların topluma kazandırılmasıdır. Burası aslında bu çocukların korunma evidir.

Bu haber toplam 4770 defa okunmuştur
Adres Kıbrıs 142. Sayısı

Adres Kıbrıs 142. Sayısı